arkamikontrolet
New member
Anayasa Mahkemesi’nden araç sahibi olan tüm vatandaşları dolaylı olarak ilgilendiren bir karar çıktı. Yüksek mahkeme, yoldaki bir çukur niçiniyle kaza yapan bir şoför ile ailesine tazminat hakkı tanınmamasını “kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı“nı ihlal olarak kabul etti. Gelin daima birlikte, bu olayın bilgilerina bakalım.
Her şey 30 Haziran 2015 yılında yaşanan bir trafik kazası ile başladı. Bir şoför, 140 santimetre uzunluğunda, 80 santimetre genişliğinde ve 10 santimetre derinliğinde olan çukura girdi ve takla attı. Kaza sırasında hem şoför birebir vakitte aracın içerisinde olan bir çocuk yaralandı. Hakkını aramaya çalışan vatandaş, kaza tespit tutanağını sunmasına karşın istediği sonuca ulaşamadı. O tutanakta, “Çukurun etrafında rastgele bir ihtar levhasının bulunmadığı, kazanın bu niçinle meydana geldiği, kaza yerine ihtar levhası koymaması niçiniyle Ankara Büyükşehir Belediyesinin hadisede birinci derecede kusurlu olduğu” söz ediliyordu. Lakin Bala Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan kovuşturmaya yer olmadığı sonucu çıktı.
İstinaf mahkemesi, tazminat istemini reddetti
Karardan mutlu olmayan kazazedeler, maddi ve manevi tazminat talebiyle mahkemeye başvurdu. Yönetim mahkemesi tarafınca yapılan incelemelerde, maddi tazminat talebinin reddine, çocuk içinse 7.500 TL manevi tazminata hükmedildi. Çıkan sonucu istinafa götüren kazazede, bu sefer daha farklı bir sonuçla karşılaştı. İstinaf mahkemesi, aracın muayenesiz biçimde yolda olduğunu, 5 kişi taşıyabilen araçta 9 kişi bulunduğu, çocuklar için de emniyet kemeri bulunmadığını tespit ederek, sonucu bozdu. Bu sefer Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tutan kazazede, ortada bir hizmet kusuru bulunduğunu ve bu durumda da kendi hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü. Anayasa Mahkemesi, kazazede vatandaşın haklı olduğuna karar verdi.
Anayasa Mahkemesi tarafınca yapılan incelemeler kararında, Anayasa’nın 17. hususunun birinci fıkrasında yer alan “kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı“nın ihlal edildiğine karar verildi. Kararda, “Kamu makamlarının müspet yükümlülüklerini yerine getirmedikleri kanaatine varılmıştır.” sözleri yer aldı.
Her şey 30 Haziran 2015 yılında yaşanan bir trafik kazası ile başladı. Bir şoför, 140 santimetre uzunluğunda, 80 santimetre genişliğinde ve 10 santimetre derinliğinde olan çukura girdi ve takla attı. Kaza sırasında hem şoför birebir vakitte aracın içerisinde olan bir çocuk yaralandı. Hakkını aramaya çalışan vatandaş, kaza tespit tutanağını sunmasına karşın istediği sonuca ulaşamadı. O tutanakta, “Çukurun etrafında rastgele bir ihtar levhasının bulunmadığı, kazanın bu niçinle meydana geldiği, kaza yerine ihtar levhası koymaması niçiniyle Ankara Büyükşehir Belediyesinin hadisede birinci derecede kusurlu olduğu” söz ediliyordu. Lakin Bala Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan kovuşturmaya yer olmadığı sonucu çıktı.
İstinaf mahkemesi, tazminat istemini reddetti
Karardan mutlu olmayan kazazedeler, maddi ve manevi tazminat talebiyle mahkemeye başvurdu. Yönetim mahkemesi tarafınca yapılan incelemelerde, maddi tazminat talebinin reddine, çocuk içinse 7.500 TL manevi tazminata hükmedildi. Çıkan sonucu istinafa götüren kazazede, bu sefer daha farklı bir sonuçla karşılaştı. İstinaf mahkemesi, aracın muayenesiz biçimde yolda olduğunu, 5 kişi taşıyabilen araçta 9 kişi bulunduğu, çocuklar için de emniyet kemeri bulunmadığını tespit ederek, sonucu bozdu. Bu sefer Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tutan kazazede, ortada bir hizmet kusuru bulunduğunu ve bu durumda da kendi hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü. Anayasa Mahkemesi, kazazede vatandaşın haklı olduğuna karar verdi.
Anayasa Mahkemesi tarafınca yapılan incelemeler kararında, Anayasa’nın 17. hususunun birinci fıkrasında yer alan “kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı“nın ihlal edildiğine karar verildi. Kararda, “Kamu makamlarının müspet yükümlülüklerini yerine getirmedikleri kanaatine varılmıştır.” sözleri yer aldı.