Harbiye kimin ?

Sahne Sihiri

New member
Harbiye Kimin? Bir Hikâyenin İçinden Doğan Soru

Merhaba dostlar, bugün sizlerle paylaşacağım hikâye biraz uzun, ama eminim ki okudukça kendi içinizde de “Harbiye kimin?” sorusunu sormaya başlayacaksınız. Çünkü bu sadece bir yerin, bir mekânın ya da bir tarihin meselesi değil; aynı zamanda insan ruhunun, kadınların ve erkeklerin farklı bakış açılarının iç içe geçtiği bir yolculuk…

---

Bir Akşamüstü Başlayan Sohbet

Hikâyemiz, İstanbul’un eski bir semt kahvesinde başlıyor. Ahşap sandalyeler gıcırdıyor, tavandan asılı sararmış ampulün ışığı masaların üzerine dökülüyor. Masada üç kişi var: Mehmet, Selim ve Elif. Üçü de farklı hayat tecrübelerine sahip, ama o gün bir araya gelmelerine sebep olan tek bir soru var: “Harbiye kimin?”

Mehmet, asker kökenli bir adam. Net ve keskin cümlelerle konuşuyor. Ona göre Harbiye, strateji demek, askeri disiplin demek. Bir şehrin değil, bir milletin hafızası.

Selim, mühendis. Çözümler üreten, hesap kitap yapan bir kafa yapısına sahip. O, Harbiye’yi bir sorun çözme noktası olarak görüyor: “Bugün orası kime ait olmalı, nasıl kullanılmalı?” diye düşünüyor.

Elif ise hikâyenin merkezinde yumuşak bir ses gibi duruyor. İnsan ilişkilerine önem veren, empatiyle konuşan, her şeyden önce kalbin değerini gözeten bir bakış açısıyla Harbiye’yi ele alıyor.

---

Erkeklerin Dünyası: Çözüm ve Strateji

Mehmet, masaya eğilip sert bir ses tonuyla başlıyor:

— Harbiye bizimdir, çünkü tarih oradadır. Orası asker ocaklarının kalbidir. Harbiye’yi sorgulamak, kimliğimizi sorgulamaktır.

Selim ise ona katılıyor ama daha farklı bir açıdan yaklaşıyor:

— Evet ama mesele sadece geçmiş değil. Bizim geleceğe bakmamız lazım. Orası bir kültür merkezi olabilir, gençlere hizmet eden bir alan olabilir. Yani kime ait olduğundan ziyade nasıl değerlendirileceği önemli.

İki adamın konuşması masadaki havayı sertleştiriyor. Cümleleri kısa, net, bir satranç hamlesi gibi. Erkeklerin dünyasında sorun vardır, çözüm vardır. Strateji kurulur, hesap yapılır.

---

Kadınların Dünyası: Empati ve İlişki

Elif ise söze girdiğinde ses tonu yumuşuyor, ama bir o kadar da derinleşiyor:

— Peki hiç düşündünüz mü? Harbiye sadece binalardan ya da toprak parçasından ibaret değil. Orada yaşayan insanların, oradan geçenlerin, anıları olanların duyguları var. Bir anne çocuğunu orada gezdirmiştir, bir genç ilk aşkını orada yaşamıştır. Siz “kime ait” diye tartışırken, ben “kimlerin kalbine ait” diye soruyorum.

Elif’in sözleri masadaki gerginliği çözüyor. Mehmet’in sert bakışları biraz yumuşuyor, Selim hesap kitap yapmayı bir anlığına bırakıyor. Çünkü Elif’in sorusu, Harbiye’yi bir mekan olmaktan çıkarıp bir “yaşantı”ya dönüştürüyor.

---

Harbiye’de Bir Gece Yürüyüşü

Sohbetin sonunda üçü birlikte Harbiye’de bir gece yürüyüşüne çıkmaya karar veriyor. Caddeler sessiz, eski taş duvarların gölgesinde ilerlerken herkes kendi düşüncesine dalıyor.

Mehmet, adımlarını sert basıyor. Onun gözünde buradaki her taş bir disiplinin sembolü.

Selim, dikkatle çevreyi inceliyor. “Buraya bir kültür merkezi yapılsa, şuraya bir kütüphane konsa,” diye içinden planlar yapıyor.

Elif ise her köşe başında geçmişten bir hikâye duyuyor gibi oluyor. Çocuk kahkahalarını, bir dost sohbetini, bir gencin hayallerini...

---

Bir Cevap Değil, Bir Paylaşım

Yürüyüş sonunda bir parka varıyorlar. Üçü de sessizce oturuyor. Sonunda Elif gülümsüyor:

— Belki de Harbiye’nin kime ait olduğunu tartışmak yerine, onun hepimize nasıl dokunduğunu konuşmalıyız.

Mehmet başını sallıyor. “Evet, bazen savaşı sadece kazananlar değil, hatırlayanlar da belirler,” diyor.

Selim ekliyor: “Ve bazen sorunları çözmek için değil, anlamak için düşünmek gerekir.”

O an Harbiye, ne bir askerin, ne bir mühendisin, ne de bir şairin oluyor. Harbiye, onların paylaştığı bir hatıra, bir ortaklık duygusuna dönüşüyor.

---

Forumun Son Sözü

Arkadaşlar, belki bu sorunun kesin bir cevabı yok: Harbiye kimin? Ama belki de olması da gerekmiyor. Çünkü bazı yerler, bazı duygular, bazı anılar sadece “birine ait” olmaz. Onlar paylaşılır, yaşanır, hatırlanır.

Erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik bakışları ile kadınların empati dolu ve ilişkisel yaklaşımları birleştiğinde ortaya daha derin, daha insani bir gerçeklik çıkıyor. Harbiye belki de tam da bu yüzden değerli: Çünkü içinde hepimizin bir parçası var.

Ve işte bu yüzden, Harbiye’nin kime ait olduğunu sormak yerine, Harbiye’nin bize ne kattığını sormak belki de en doğrusu…

---

Son Not

Harbiye, bir semtten öte bir sembol. Birlikte yürüyen adımların, farklı bakış açılarının birleştiği bir yer. Ve belki de cevabın kendisi, bu hikâyede olduğu gibi, “hepimizin”dir.
 
Üst