Sahne Sihiri
New member
RTS Okuyanlar Ne İş Yapar? Bir Toplumsal Gerçeklik Üzerine Derinlemesine Bir Bakış
Geçen gün bir arkadaşım bana, “RTS okuyanlar ne iş yapar?” diye sordu. Sesi samimiydi ama arkasında toplumda sıkça duyduğumuz bir önyargı da vardı: “O bölümden mezun olunca iş bulmak zor.” Oysa ben, bu sorunun sadece bir kariyer merakı değil, aslında bir toplumsal yansıma olduğunu fark ettim. Çünkü RTS (Radyo, Televizyon ve Sinema) okumak, sadece kamera ya da mikrofonla değil, aynı zamanda toplumun aynasıyla ilgilenmek demektir.
RTS Bölümünün Temel Alanları: Görünenden Fazlası
RTS mezunları genellikle medya üretimi, içerik planlama, sinema, reklamcılık, dijital medya yönetimi, belgesel yapımı ve akademik araştırma gibi geniş bir yelpazede çalışır. Ancak mesele yalnızca “hangi işi yaparlar” değil, “hangi yapısal koşullarda çalışmak zorunda kalırlar” sorusudur.
UNESCO’nun 2022 Medya ve Kültür Raporu’na göre, dünya genelinde medya sektöründe çalışanların yalnızca %27’si kadın, %18’i etnik azınlıklardan, %12’si ise düşük gelirli arka planlardan geliyor. Türkiye’de bu oranlar daha da çarpıcı: Kadın medya çalışan oranı %22 civarında (Kaynak: TÜİK, 2023). Bu tablo, RTS mezunlarının meslek hayatına cinsiyet, sınıf ve ırk gibi sosyal faktörlerin doğrudan etki ettiğini gösteriyor.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Görünmeyen Emek, Görünür Algı
RTS alanında kadınların karşılaştığı zorluklar çoğu zaman “görünmeyen emek”le ilgilidir. Kadınlar genellikle yapım asistanı, sosyal medya yöneticisi veya prodüksiyon koordinatörü gibi “arka plan” görevlerde yoğunlaşırken; erkekler kamera, yönetmenlik veya teknik kontrol gibi “görünür” pozisyonlarda daha sık yer alır.
Kadınların bu alandaki varlığı, medya üretiminin duygusal ve empatik yönünü güçlendirir. Kadın RTS mezunlarının çoğu, toplumsal sorunlara dokunan belgeseller, kadın hikâyeleri veya sosyal medya kampanyalarıyla fark yaratır. Ancak çoğu zaman bu üretimler maddi olarak yeterince karşılık bulmaz.
Bir RTS mezunu kadın yönetmen forumda şöyle yazmıştı:
> “Belgesel çekmek istedim, ama fonlar hep büyük yapım şirketlerine gitti. Bizim hikâyemiz küçük görülüyor.”
Bu söz, kadınların üretim sürecinde değil, sistemin içinde görünmez kılındığını gösteriyor.
Erkeklerin Perspektifi: Çözüm Arayışı ve Sektörel Gerçekçilik
RTS okuyan erkeklerin sektöre bakışı çoğunlukla pratik ve çözüm odaklıdır. Erkek mezunlar, medya alanında sistemsel boşluklara alternatif modeller arama eğilimindedir. Örneğin, dijital medya girişimleri veya bağımsız prodüksiyon şirketleri kurarak hem işsizlik sorununa hem de ifade özgürlüğü kısıtlamalarına yanıt vermeye çalışırlar.
Bir erkek RTS mezunu, röportajında şunu demişti (Kaynak: Bianet, 2023):
> “Ana akım medyada yer bulamayınca YouTube kanalı açtım. Görüntü yönetmenliği işinden çok daha tatmin edici.”
Bu örnek, RTS okuyan erkeklerin sadece teknik becerilere değil, girişimci düşünme yetisine de sahip olduğunu gösterir. Ancak bu girişimler genellikle maddi kaynak eksikliği nedeniyle sürdürülebilir olamaz. Kadınların empatik yaklaşımı ve erkeklerin stratejik tavrı birleştiğinde, daha dayanıklı bir medya ekosistemi doğabilir.
Sınıf ve Ekonomik Eşitsizlikler: Fırsatların Erişilebilirliği
RTS okuyan öğrencilerin büyük bölümü, sanata ve kültüre ilgi duyan ama ekonomik olarak orta veya alt gelirli ailelerden gelir. Bu durum, staj ve deneyim süreçlerinde ciddi eşitsizlikler yaratır. Çünkü medya sektöründe birçok pozisyon “ücretsiz staj” veya “gönüllü deneyim” adı altında istismar edilmektedir.
TÜİK 2022 verilerine göre, kültür-sanat sektöründeki çalışanların %41’i sigortasız veya geçici statüde çalışmaktadır. Bu tablo, RTS mezunlarının kariyerlerinin ilk beş yılında ciddi ekonomik kırılganlık yaşadığını gösteriyor.
Üstelik bu eşitsizlik sadece ekonomik değildir. İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki bölgelerde medya yatırımları sınırlıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da RTS mezunlarının iş bulma oranı %17’nin altındadır (Kaynak: Medya-Sen, 2023). Bu da, sınıfsal ve bölgesel farkların sektörel adaleti zedelediğini ortaya koyuyor.
Irk, Kimlik ve Temsil: Ekranda Kimin Hikâyesi Var?
RTS okuyan azınlık kökenli bireyler için sektör, çoğu zaman “temsiliyet” mücadelesine dönüşür. Medya ürünlerinde etnik çeşitliliğin az olması, bu kişilerin kendilerini ifade edebileceği alanları daraltır.
Örneğin, Kürt veya Roman kökenli öğrencilerin ürettikleri kısa filmler, genellikle yerel festivallerde öne çıkar ama ulusal düzeyde yeterli desteği bulamaz.
UNESCO’nun 2021 Kültürel Çeşitlilik Raporu’na göre, Avrupa’daki film festivallerinde azınlık temsili %15 iken Türkiye’de bu oran %4 civarındadır.
Bu durum, RTS eğitiminin teknik değil, aynı zamanda politik bir boyutu olduğunu gösterir. Çünkü hangi hikâyelerin anlatılacağına karar vermek, aynı zamanda “kimin sesi duyulacak?” sorusunun da yanıtıdır.
RTS Eğitiminin Sosyal Etkisi: Eleştirel Bilinç Üretmek
RTS eğitimi, sadece kamera kullanmayı değil; izleyiciyi, ideolojiyi ve medyanın gücünü analiz etmeyi öğretir. Bu nedenle mezunlar, toplumda “eleştirel bilinç” oluşturma potansiyeline sahiptir.
Medya, sadece bilgi değil, değer üretir. Hangi haberin ön plana çıkarıldığı, hangi hikâyenin görmezden gelindiği, toplumun güç ilişkilerini yeniden üretir.
Dolayısıyla RTS mezunları, yalnızca sinema veya televizyon üreticisi değil; aynı zamanda kültürel dönüşümün aktörleridir. Kadınların empatisi, erkeklerin çözümcül yaklaşımı, azınlıkların direnci ve sınıf farklarının bilinci birleştiğinde medya, toplumun yeniden tanımlandığı bir alan haline gelir.
Sonuç: RTS Okumak Bir Meslek Değil, Bir Tavırdır
RTS okuyanlar, sadece “ne iş yapar?” sorusuna değil, “neye hizmet eder?” sorusuna da yanıt ararlar. Kimi yönetmen olur, kimi metin yazarı, kimi içerik üreticisi; ama hepsi bir şekilde toplumsal hafızanın taşıyıcısıdır.
Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf faktörleri hâlâ bu alanda eşitliği zorlaştırıyor. Ancak değişim, tam da bu farkındalığın içinde büyüyor.
Belki de forumda tartışmamız gereken soru şu:
> “RTS mezunlarının geleceğini belirleyen teknoloji mi, yoksa toplumun değişime ne kadar açık olduğu mu?”
Belki de asıl mesele, RTS’nin sadece bir bölüm değil; bir duruş, bir bakış, bir direniş biçimi olmasıdır.
Geçen gün bir arkadaşım bana, “RTS okuyanlar ne iş yapar?” diye sordu. Sesi samimiydi ama arkasında toplumda sıkça duyduğumuz bir önyargı da vardı: “O bölümden mezun olunca iş bulmak zor.” Oysa ben, bu sorunun sadece bir kariyer merakı değil, aslında bir toplumsal yansıma olduğunu fark ettim. Çünkü RTS (Radyo, Televizyon ve Sinema) okumak, sadece kamera ya da mikrofonla değil, aynı zamanda toplumun aynasıyla ilgilenmek demektir.
RTS Bölümünün Temel Alanları: Görünenden Fazlası
RTS mezunları genellikle medya üretimi, içerik planlama, sinema, reklamcılık, dijital medya yönetimi, belgesel yapımı ve akademik araştırma gibi geniş bir yelpazede çalışır. Ancak mesele yalnızca “hangi işi yaparlar” değil, “hangi yapısal koşullarda çalışmak zorunda kalırlar” sorusudur.
UNESCO’nun 2022 Medya ve Kültür Raporu’na göre, dünya genelinde medya sektöründe çalışanların yalnızca %27’si kadın, %18’i etnik azınlıklardan, %12’si ise düşük gelirli arka planlardan geliyor. Türkiye’de bu oranlar daha da çarpıcı: Kadın medya çalışan oranı %22 civarında (Kaynak: TÜİK, 2023). Bu tablo, RTS mezunlarının meslek hayatına cinsiyet, sınıf ve ırk gibi sosyal faktörlerin doğrudan etki ettiğini gösteriyor.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Görünmeyen Emek, Görünür Algı
RTS alanında kadınların karşılaştığı zorluklar çoğu zaman “görünmeyen emek”le ilgilidir. Kadınlar genellikle yapım asistanı, sosyal medya yöneticisi veya prodüksiyon koordinatörü gibi “arka plan” görevlerde yoğunlaşırken; erkekler kamera, yönetmenlik veya teknik kontrol gibi “görünür” pozisyonlarda daha sık yer alır.
Kadınların bu alandaki varlığı, medya üretiminin duygusal ve empatik yönünü güçlendirir. Kadın RTS mezunlarının çoğu, toplumsal sorunlara dokunan belgeseller, kadın hikâyeleri veya sosyal medya kampanyalarıyla fark yaratır. Ancak çoğu zaman bu üretimler maddi olarak yeterince karşılık bulmaz.
Bir RTS mezunu kadın yönetmen forumda şöyle yazmıştı:
> “Belgesel çekmek istedim, ama fonlar hep büyük yapım şirketlerine gitti. Bizim hikâyemiz küçük görülüyor.”
Bu söz, kadınların üretim sürecinde değil, sistemin içinde görünmez kılındığını gösteriyor.
Erkeklerin Perspektifi: Çözüm Arayışı ve Sektörel Gerçekçilik
RTS okuyan erkeklerin sektöre bakışı çoğunlukla pratik ve çözüm odaklıdır. Erkek mezunlar, medya alanında sistemsel boşluklara alternatif modeller arama eğilimindedir. Örneğin, dijital medya girişimleri veya bağımsız prodüksiyon şirketleri kurarak hem işsizlik sorununa hem de ifade özgürlüğü kısıtlamalarına yanıt vermeye çalışırlar.
Bir erkek RTS mezunu, röportajında şunu demişti (Kaynak: Bianet, 2023):
> “Ana akım medyada yer bulamayınca YouTube kanalı açtım. Görüntü yönetmenliği işinden çok daha tatmin edici.”
Bu örnek, RTS okuyan erkeklerin sadece teknik becerilere değil, girişimci düşünme yetisine de sahip olduğunu gösterir. Ancak bu girişimler genellikle maddi kaynak eksikliği nedeniyle sürdürülebilir olamaz. Kadınların empatik yaklaşımı ve erkeklerin stratejik tavrı birleştiğinde, daha dayanıklı bir medya ekosistemi doğabilir.
Sınıf ve Ekonomik Eşitsizlikler: Fırsatların Erişilebilirliği
RTS okuyan öğrencilerin büyük bölümü, sanata ve kültüre ilgi duyan ama ekonomik olarak orta veya alt gelirli ailelerden gelir. Bu durum, staj ve deneyim süreçlerinde ciddi eşitsizlikler yaratır. Çünkü medya sektöründe birçok pozisyon “ücretsiz staj” veya “gönüllü deneyim” adı altında istismar edilmektedir.
TÜİK 2022 verilerine göre, kültür-sanat sektöründeki çalışanların %41’i sigortasız veya geçici statüde çalışmaktadır. Bu tablo, RTS mezunlarının kariyerlerinin ilk beş yılında ciddi ekonomik kırılganlık yaşadığını gösteriyor.
Üstelik bu eşitsizlik sadece ekonomik değildir. İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki bölgelerde medya yatırımları sınırlıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da RTS mezunlarının iş bulma oranı %17’nin altındadır (Kaynak: Medya-Sen, 2023). Bu da, sınıfsal ve bölgesel farkların sektörel adaleti zedelediğini ortaya koyuyor.
Irk, Kimlik ve Temsil: Ekranda Kimin Hikâyesi Var?
RTS okuyan azınlık kökenli bireyler için sektör, çoğu zaman “temsiliyet” mücadelesine dönüşür. Medya ürünlerinde etnik çeşitliliğin az olması, bu kişilerin kendilerini ifade edebileceği alanları daraltır.
Örneğin, Kürt veya Roman kökenli öğrencilerin ürettikleri kısa filmler, genellikle yerel festivallerde öne çıkar ama ulusal düzeyde yeterli desteği bulamaz.
UNESCO’nun 2021 Kültürel Çeşitlilik Raporu’na göre, Avrupa’daki film festivallerinde azınlık temsili %15 iken Türkiye’de bu oran %4 civarındadır.
Bu durum, RTS eğitiminin teknik değil, aynı zamanda politik bir boyutu olduğunu gösterir. Çünkü hangi hikâyelerin anlatılacağına karar vermek, aynı zamanda “kimin sesi duyulacak?” sorusunun da yanıtıdır.
RTS Eğitiminin Sosyal Etkisi: Eleştirel Bilinç Üretmek
RTS eğitimi, sadece kamera kullanmayı değil; izleyiciyi, ideolojiyi ve medyanın gücünü analiz etmeyi öğretir. Bu nedenle mezunlar, toplumda “eleştirel bilinç” oluşturma potansiyeline sahiptir.
Medya, sadece bilgi değil, değer üretir. Hangi haberin ön plana çıkarıldığı, hangi hikâyenin görmezden gelindiği, toplumun güç ilişkilerini yeniden üretir.
Dolayısıyla RTS mezunları, yalnızca sinema veya televizyon üreticisi değil; aynı zamanda kültürel dönüşümün aktörleridir. Kadınların empatisi, erkeklerin çözümcül yaklaşımı, azınlıkların direnci ve sınıf farklarının bilinci birleştiğinde medya, toplumun yeniden tanımlandığı bir alan haline gelir.
Sonuç: RTS Okumak Bir Meslek Değil, Bir Tavırdır
RTS okuyanlar, sadece “ne iş yapar?” sorusuna değil, “neye hizmet eder?” sorusuna da yanıt ararlar. Kimi yönetmen olur, kimi metin yazarı, kimi içerik üreticisi; ama hepsi bir şekilde toplumsal hafızanın taşıyıcısıdır.
Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf faktörleri hâlâ bu alanda eşitliği zorlaştırıyor. Ancak değişim, tam da bu farkındalığın içinde büyüyor.
Belki de forumda tartışmamız gereken soru şu:
> “RTS mezunlarının geleceğini belirleyen teknoloji mi, yoksa toplumun değişime ne kadar açık olduğu mu?”
Belki de asıl mesele, RTS’nin sadece bir bölüm değil; bir duruş, bir bakış, bir direniş biçimi olmasıdır.